8 Mayıs 2013 Çarşamba

Yeni Çeri Ocağı



YENİ ÇERi




Yeniçeri (Yeni Aasker) Osmanlı Devletinde asgeri bir sınıftı. Kuruluş dönemi Orhan gazi veya 1.Murat dönemine dayandığını savunan farlı görüşler vardır.Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarını genişletmesi ve hristiyan çocukların 8-18 yaşları arasında alınanarak yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşmaya başlayan Yeniçeri ocağı ordunun piyade kısmının büyük bir çoğunluğunu oluşturmaktaydı.Barış zamanı İstanbulu korurlardı,savaşlarda padişah yeniçeri askerlerinin arkasında dururdu,sefer sırasında padişahın yakın korumalarıydı.



KURULUŞU

Rivayete göre Orhan Gazi devşirme çocukları yeni kuracağı ordu için Hacı Bektaş Veli dergahına getirim ordu için dua istemiştir.Dergahı ziyaret eden Orhan Gazi, orada bulunan pire, "Pir hazretleri, yeni kurduğum ocak için sizden hayır duası almaya geldim" diyerek, duasını istemiş Hacı Bektaş'taki Pir'de, elini çocuklardan birinin başına koyarak: "Bunların adı yeniçeri (yeni asker) olsun diyerek Cenabı Hak yüreklerini ak, pazularını kuvvetli, kılıçlarını keskin, oklarını tehlikeli, kendilerini daima galip buyursun diye dua eder. O yüzden yeniçeri ocaklarına Ocak-ı Bektaş-î-yân , kendilerine Taifei Bektaş-î-yân, Güruh Bektaşiye, Zümre-i Bektaşiye gibi isimler vermişlerdir.

 

15yy. ortalarına kadar yaya bölükleri veya daha sonra cemaat adı verilen bir sınıftan ibaret iken Fatih Sultan Mehmet zamanından itibaren (1451), "Sekban" bölüğünün de katılımıyla iki sınıf haline gelmiş. 16yy başlarında ise "Ağa" bölüğü denilen üçüncü bir kısım daha teşkil edilmiştir. Yaya bölükleri peyderpey artarak 101 bölüğe kadar çıkmıştır. Ağa bölükleri 61, Sekban bölükleri ise 34 rakamına kadar yükselmiştir. Kanunname gereğince; Osmanlı Padişahı da birinci Yeniçeri Ortasının 1 numaralı neferidir.

Yeniçeriler, başlarına Börk ismi verilen beyaz keçeden bir başlık giyerlerdi. Bunun arkasında ise yatırtma denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydı. Yeniçeriler börklerini eğri, subayları da düz giyerlerdi. Fâtih kanunnâmesinde belirtildiğine göre yeniçeri taifesine her yıl beşer zira lacivert çuka ve otuz iki akça "yaka akçası" ile her birine başına sarması için altışar zira astar verilmesi hükmü konmuştu. Her Yeniçeri bölüğüne "Orta" denirdi. Her ortanın da komutanı olan ve "Çorbacı" denilen bir subayı bulunurdu. Sekban ve Ağa bölüklerinde bu komutana "Bölükbaşı" denirdi. Yeniçeri ocağının en büyük komutanı "Yeniceri Agasi '" idi. Yeniçeri Ağası, ocağın kuruluşundan 1451 yılına kadar ocaktan seçilirken bu tarihten sonra Sekbanbasi’lardan tayin edilmeye başlandı. Bununla beraber bu kanun daha sonra değiştirilerek ocağın dışından olan kimseler de tayin edilmiştir. Yeniceri Agasi Yeniçeri Ocağı ile Acemi ocagi işlerinden sorumlu idi. Bundan başka İstanbul'un asayişi ile de ilgilenir ve yanında bulunan bir heyetle kol dolaşıp güvenliği sağlardı. Bu sebeple hükümdarlar, bunların güvenilir ve sadık kimselerden olmasına dikkat ederlerdi. Yeniçeri Ağalarının azil ve tayini 1593'e kadar doğrudan padişah tarafından gerçekleştirilirken, bu tarihten itibaren Vezir-î Azâmlar tarafından yapılmıştır



YENİÇERİLERİN BEKTAŞİ TARİKATI İLE OLAN ALAKALARI


Yeniçerilik’i Bektaşiliğe yönelten asıl etmen; bir ayaklarıyla devlet içinde kalan ve daha uzun süre kalmaya devam edecek yeniçeriler, diğer ayaklarıyla da devlet dışı yaşamın içine hızla girmeye başlamışlar, yaşamlarını devletten maaş almanın dışındaki yollarla da kazanmayı öğrenmişler idi. Oysa Osmanlı toplumundaki tüm Sünni güçlerin devletin ayrılmaz bir parçası olan ilmiyye sınıfıyla yoğun ve güçlü ilişkileri vardır. Yeniçerilerin Sünniliğe yönelmesiyle, yeniçeriler ulemanın etki alanına girmiş ve ulemanın silahlı gücü haline gelmişlerdir. Yeniçerilerin giderek devletten kopma süreci, Bektaşilerle daha fazla bütünleşme ve ulemadan uzaklaşma sürecine dönüşmüştür

Bir dizi kaynak yeniçeri Bektaşi ilişkilerini yeniçerilerin kuruluşuna kadar geri götürmektedir. Şevki Koca, Hacı Bektaşi Velinin, Sultan Orhan’la görüştüğünü, askerlere giriştikleri her savaşı kazanmaları için onlara kutsal kazan armağan etmiş, orduyu takdis ettikten sonra askerlere ak keçeden yapılmış börkleri ikiye katlayarak giydirmiştir ve yeni kurulan orduya, Yeniçeri adı, bizzat Hacı Bektaş tarafından verilmiştir. Yeniçeri sıfatı, yeni asker anlamına değil, Hacı Bektaş-i Velinin kol yeninden çıkan asker anlamına gelir. Yeniçeriler ocağında sürekli bir Bektaşi tarikatı görevlisi bulunmuş ve kararlarda son derece etkili olmuşlardır. Bektaşi babaları yeniçeri birliklerine vaizler olarak eşlik etmişlerdir

 



KALDIRILMASI

İlk kuruluşu zamanında sadece devşirmelerden ve iyi eğitim almış güçlü kuvvetli gençlerden oluşan ve Devletin kuruluşundan kısa bir süre sonra oluşturulan Yeniçeri Ocağı 16yy.

sonra Padişaha veya Hanımsultana yakın bazı yetenekleri kısıtlı kimselerin ocağa alınmasından sonra bozulmaya yüz tutmuştu. Çünkü, eğitimsiz ve başıboş kimselerin ocağa girmeleriyle bu askerî teşkilat, doğrudan siyasete katılan devlet adamlarını tayin veya azlettiren, padişahları tahttan indiren veya tahta çıkaran bir kuvvet halini almıştı. Diğer taraftan Yeniçerilerin kendileri gibi Bektasi olan Ahi esnaf ocaklarıyla iç içe olması ve Sultanın aldığı bazı ekonomik ve siyasi tedbirlere Ahi Esnaf Ocaklarıyla birlikte karşı durması Sultanın ve Ulemanın tepkisini çeker olmuştu 16. yüzyılın sonlarından itibaren Padişahın sefere çıkmaması neticesinde ganimet geliri azalan Yeniçeriler, sakat ve yaşlı yoldaşlarına bakmak ve kendi hayatları ile savaşa gidenlerin ailelerinin geçimini ikame etmek için gelir elde etme çabasına girmişlerdir. Neticesinde; askerlikle ilgisi olmayan ticaret, kahvehane işletmeciliği, hamam işletmeciliği, kayıkçılık, depoculuk, odun ve yakacak işleri gibi sektörlere el atmışlardır. Yeniçerilerin; özellikle İstanbul’da bulunan Yeniçeri Ortaları mensuplarının ticaret hayatına atılması; Yeniçeri Ocağının bozulması gibi lanse edilse de; gerçek bundan farklıdır. Avrupalı imparatorlukların deniz ticareti ile birlikte sömürgeciliğe yönelmesi, ve savaşların uzayıp gitmesi devletin mali sistemini bozmuştu Anadolu ve Rumeli eyaletlerinde Ayan sınıfının ortaya çıkması ile, savaştan geri dönen veya savaşa katılmayan yerel beylerin sayısı artmış, Padişahın savaşa katılmaması neticesinde kendisine bağlı Kapikulu Ocaginin 'nın da savaşa katılmayışı, savaş esnasında Osmanlı Ordusunun vurucu gücünü azaltmıştır. Yeniçeriler çeşitli nedenlerden dolayı 17 ve 18. yüzyıllarda sık sık ayaklanmışlardır.

Yeniçeri Ocağı Vaka-i Hayriye diye isimlendirilecek olan bir karar ve hareketle 15 Haziran 1826'da II.Mahmut tarafından tarafından ortadan kaldırıldı. Ocağın kaldırılması olayı II.Mahmut 'un
tüm esnaf teşkilatını ve ordudaki çoğu birimi bu konuda ikna etmesiyle başlamıştır. Şeyhülislama bu konu hakkında fetva çıkarılmasıyla devam etmiştir. Bir günün sabahında II.Mahmut yeniçerileri son kez uyarmış ve bu uyarıya saygı göstermeyen yeniçeriler itiraz etmişlerdir. Bunun üzerine II.Mahmut
topçulara ateş emri vererek yeniçeri ocağını büyük bir top ateşine maruz bırakmış ve hiçbir yeniçerinin kurtulmasına imkan vermemeye çalışmıştır. Kaçabilen yeniçeriler ise yakalandıkları yerde öldürülmüştür. Bu olaydan sonra, onların yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediyye (Hz. Muhammed'in Zafer Kazanmış orduları) adlı ordu kurulmuştur

 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder